
1-7 Mart Deprem Haftası, ülkemizde deprem gerçeğine dikkat çekmek ve alınması gereken önlemleri hatırlatmak için son derece önemli bir tarih olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizin büyük bir kısmı deprem kuşağında yer aldığı için bu önemli hafta, yapı güvenliğimizi sorgulamak, gerekli tedbirleri almak ve toplumda bilinç düzeyini artırmak adına bir fırsat sunuyor.
Yapı güvenliği, sadece dayanıklı ve kaliteli malzeme kullanımıyla sağlanmaz; binaların uzun ömürlü ve güvenli kalabilmesi için kritik öneme sahip koruyucu tedbirlerin de uygulanması gerekir. Bu tedbirler arasında, su yalıtımı en önemli unsurlardan biridir. Su yalıtımı, binaların temel ve diğer yapı elemanlarını suyun zararlı etkilerinden koruyarak, uzun vadede depreme karşı dayanıklılığı artırır. Doğru ve eksiksiz uygulanan su yalıtımının, depreme karşı alınacak en kritik tedbir olduğu unutulmamalıdır.
Su ve nem, ahşap, metal, taş, tuğla ve betonarme gibi yapı malzemelerine zarar vererek binaların zamanla çürümesine yol açar. Özellikle betonarme yapılarda, suyun donatıya ulaşması korozyona neden olur ve yapı taşıma kapasitesini hızla kaybeder. Araştırmalar, suya maruz kalan donatının 5 yıl içinde taşıma kapasitesinin %50’sini, 15 yıl içinde %90’ını ve 24 yıl sonunda taşıyıcı sistemin tamamen işlevsiz hale gelebileceğini göstermektedir. Bu süreç fark edilmeden ilerlediğinde, en ufak bir sarsıntı bile yapıda ciddi hasarlara yol açabilir. 1999 Marmara Depremi sonrası yapılan incelemelerde, hasar gören binaların %64’ünde korozyon tespit edilmiştir. Bu veriler, suyun binalar üzerindeki yıkıcı etkisini açıkça ortaya koymaktadır.
Bir yapının en kritik noktası, temeli olarak kabul edilen alt yapısıdır. Temel su yalıtımı, binaların dayanıklılığını ve uzun ömürlülüğünü sağlamanın anahtarıdır. İnşaat aşamasında uygulanmayan temel su yalıtımı, zamanla binanın alt kısmına su sızmasına neden olur. Su, temele nüfuz ettiğinde betonun ve içindeki donatının yapısal özelliklerini kaybetmesine yol açar; bu durum temel çatlaklarına, deformasyonlara ve genel dayanımın azalmasına sebep olur. Temel yalıtımının sonradan eklenmesi mümkün olmadığından, bu kritik önlemin inşaat sürecinde doğru ve eksiksiz bir şekilde uygulanması hayati önem taşır. Su yalıtımının eksikliği, binaların ömrünü önemli ölçüde kısaltır. Türkiye’de bir binanın ortalama ömrü yaklaşık 30 yıl iken, doğru uygulanmış su ve ısı yalıtımı ile bu süre 80 ila 100 yıla kadar uzatılabilir.
Binalarımızda su yalıtımının durumunu anlamak için, öncelikle temel, çatı, balkon ve ıslak alanlarda su lekeleri, nem izleri, küf, mantar veya sıvanın kabarması gibi belirtiler dikkatlice incelenmelidir. Yoğun yağış veya temizlik sonrası bölgelerde su sızması veya birikinti olup olmadığı gözlemlenmeli, yapı projesi, inşaat ve denetim raporlarındaki su yalıtım bilgileri değerlendirilmelidir. Gerekli durumlarda, bir su yalıtım veya yapı denetim uzmanından profesyonel inceleme yaptırılarak, yapının yalıtım durumu net olarak belirlenmelidir. Bu adımlar, geri dönülemez hasarların önüne geçerek binalarımızın güvenliğini sağlamaya yardımcı olacaktır. Depremin değil, binaların öldürdüğünü unutmayalım.